Modern dünya, barış arayışlarıyla örülmüş karmaşık bir mücadele içinde. Suriye'deki gelişmeler, yalnızca bölgenin değil tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Çeşitli güçlerin ve çıkar gruplarının çatıştığı bu ortamda, egemenler arasındaki gücü artırma çabası, halkı daha fazla yıkıma sürüklüyor. HTŞ’nin Şam’ı ele geçirerek, bölgedeki güç dengelerini değiştirmek istemesi; Türkiye’nin kuzeydeki tutumu ve Moskova ile olan ilişkileri, işin boyutunu derinleştiriyor. ABD’nin Orta Doğu’daki hamleleri, yerel yönetimlerin ve dikta rejimlerinin varlığını pekiştirirken, hayatını kaybeden masum insanların sayısını artırıyor. Başta Türkiye olmak üzere, birçok ülkede antiemperyalist söylemlerle gerçekler arasındaki çelişkiler belirginleşiyor. IŞİD ve diğer cihadist grupların halka dönük tehditleri, sürekli bir korku ortamı yaratıyor; bu da bireylerin haklarını savunmaları açısından daha da zorlayıcı hale geliyor. Asıl olan, bugünden itibaren barış ve demokrasiye olan inancı yeniden tesis etmek; kendi ülkelerindeki sorunları demokratik yollarla çözmektir. Aksi takdirde, geçmişte olduğu gibi yeni bir yıkım kaçınılmaz olacaktır.