Ekonomi politiğin ilkeleri ışığında, Suriye’nin güncel ekonomik durumu derin bir analiz gerektiriyor. Suriye, bir zamanlar genç ve dinamik nüfusu, güçlü sanayi potansiyeli ve zengin doğal kaynakları ile örnek gösterilirken, bugün baskıcı yönetim, yolsuzluk, uluslararası yaptırımlar ve savaş kıskacında kalmış durumda. 2011’den bu yana sürdürülen çatışmalar, ülkedeki ekonomik yapıyı ciddi şekilde sarstı ve Suriye lirası sürekli değer kaybı ile birlikte halkın alım gücünü eritti. 2023 itibarıyla, Suriye’nin GSYİH’sının savaş öncesine göre %75 oranında küçülerek 6,2 milyar dolara düştüğü kaydedildi. Burada yoksulluk sınırının altında yaşayan halkın oranı, %90’ın üzerine çıktı. Şubat 2023’deki depremin de etkisiyle ekonomik zorluklar katlanarak arttı; on binlerce kişi işsiz kalırken, gıda fiyatları da %100’e varan oranlarda yükseldi.
Savaşın neden olduğu bu derin ekonomik kriz, sadece iç dinamiklerle çözüme kavuşacak gibi görünmüyor. Uluslararası aktörlerin Suriye üzerindeki hesapları, yerel halkın yaşam koşullarını iyileştirme çalışmalarını sekteye uğratıyor. Ekonomik model tartışmaları ise, yalnızca savaş sonrası için değil, günümüz şartları için de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Gelecek, Suriye’nin kendi dinamikleri ve dış güçlerin hesapları tarafından şekillenecek. Soru işaretleri ise artarak devam ediyor: Yeni yönetim halkı temsil edebilecek mi? Göçmenler geri dönüp ekonominin motoru olabilecek mi? Uluslararası güçlerin çıkarları, Suriye’nin ekonomik geleceğini ne kadar etkileyecek? Tüm bu sorular, Suriye ekonomisinin kaderini belirleyecek unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.