Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Kobani düştü düşecek” ifadesini 10 yıl sonra tekrar gündeme getirirken, Şam’da HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani’nin açıklamaları da bu durumu destekliyor. Erdoğan, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte sahadaki kontrol haritasında köklü değişiklikler hedefliyor. Alanda kontrolü sağlamak ve yeni Suriye yönetimini Ankara’nın beklentilerine uygun hale getirmek amacıyla tüm imkânlarını seferber ediyor.
Colani ise uluslararası kabul sağlamak ve yeni düzeni kurmak adına Türkiye’ye güveniyor olup, bu durumun sadece Suriye’nin değil Türk halkının da zaferi olacağını belirtiyor. HTŞ komutanları, federalizmi reddettiklerini ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgelerin yeni yönetime dâhil edileceğini vurguluyor. Suriye’deki tüm silahlı grupların devletin bir parçası olması gerektiğini ifade ediyorlar.
ABD ile yapılan görüşmelerde SDG’ye yönelik olumsuz bir yaklaşım sergilense de, Trump’ın Erdoğan ile olan ilişkisi, Türkiye’nin Kobani’ye saldırı olasılığını artırıyor. Ateşkesin uzatılmasından sonra, Türkiye’nin Kobani’ye yönelik stratejilerini belirlediği görülüyor. Sınır ötesindeki askeri hareketlilik ve olası bir saldırı planı üzerine Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde çatışmaların hız kesmeden devam ettiği belirtiliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, yapılan ateşkese ilişkin bilgi verirken, bölgedeki çatışmaların yeniden alevlenmemesi adına yeni çabaların yürütüldüğünü duyurdu. Ancak, SDG’nin Kobani’den çekilmesine yönelik taleplerinin karşılık bulmadığı ifade ediliyor. Sonuç olarak, Suriye ve Kobani üzerindeki stratejik süreçler, bölgedeki güç dengelerini ve uluslararası ilişkileri derinden etkileyecek gibi görünüyor.