Eduardo Galeano'nun "Kullan-At/Gezegenimiz Yegane Evimiz" adlı derleme kitabında yer alan "dilin kendi kendine ihaneti" üzerinde durulması gereken önemli bir kavram. Galeano, Ekvador'daki yerli halkın yaşadığı zulmü anlatırken, cellatların kendi kurbanlarına "cellatlar" diye seslenmesinin ironik anlamını ortaya koyuyor. Bu kavram, tarih boyunca iktidarların dil üzerinden kurduğu hegemonya ve bunun getirdiği yanıltıcı söylemlerle derin bir bağa sahip. Günümüzde bu durum, popülist ve otoriter figürlerin dillerini kendi amaçlarına yönelik nasıl çarpıttığını gösteriyor.
Özellikle pandeminin kaotik ortamında, faşist ideolojiler dilimizi daha da işgal ederek, muhalefeti suçlama araçlarına dönüştürdü. "Barış" gibi evrensel kavramlar bile, iktidarların elinde farklı anlamlar kazanarak teslimiyetin simgesi haline getiriliyor. Rojava'daki demokratik yapılar, emperyalist güçlerin korkuları ile karşı karşıya.
Son süreçlerde türetilen "Siyasi Alevilik" gibi kavramlar, toplumu bölmeyi hedefleyen bir araç olarak öne çıkıyor. Tüm bu olaylar, kavramların ve içlerinin nasıl boşaltıldığını gösterirken, ezilenlerin ve işçilerin mücadelesinin gerçek anlamlarını yeniden tesis etme gerekliliğini de gündeme getiriyor. Sonuçta, gerçek barış ve toplumsal adaletin sağlanması, ancak bu kurumsal ve tarihsel dil ihanetine karşı bilinçli bir direnişle mümkündür.