Almanya, siyasi ve ekonomik zorlukların pençesinde kıvranıyor. 2021 yılında kurulan trafik ışığı koalisyonu, Olaf Scholz'un başbakanlık koltuğuna oturmasıyla heyecan verici bir başlangıç yapmıştı. Ancak, aradan geçen sürede içsel çatışmalar ve dışsal krizler nedeniyle koalisyonun işleyişi ağır tıkanıklıklar yaşamaya başladı. Özellikle, Maliye Bakanı Christian Lindner’ın görevden alınmasının ardından koalisyon varlığını sürdüremedi ve 6 Kasım 2024'te resmen dağıldı. Bu gelişme, Almanya'nın siyasi manzarasında derin bir krizin işaretçisi olarak değerlendiriliyor. Koalisyonun akıbetinin belirlenmesi için erken genel seçimlerin gündeme gelmesiyle birlikte, partiler arası koalisyon tartışmaları da hız kazandı.
Koalisyon ortakları arasında, sosyal politika ve iklim yatırımları konularında yapılan anlaşmazlıklar ve liderlik kabiliyetindeki çatlamalar, hükümetin işlevselliğini olumsuz etkiledi. Özellikle FDP'nin ekonomi politikaları ile SPD ve Yeşiller'in sosyal ve çevresel hedefleri arasında meydana gelen derin uçurum, kredi frenlerinin ve vergi indirimlerinin uygulanması üzerinde kutuplaşmaya yol açtı. Bu zıtlıklara Federal Anayasa Mahkemesi'nin bütçeyi bozma kararı da eklendi.
Sonuç olarak, Almanya'da sosyal politikaların ve kamu yatırımlarının düşüşü, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerdeki kısıtlamalar ile kendini gösteriyor. Altyapı yatırımlarının ihmal edilmesi, ülkedeki ekonomik rekabeti tehdit ederken, iklimle ilgili projelerin hayata geçirilemeyişi, çevresel sorunları daha da derinleştiriyor.
Bu belirsizliğin sürmesi, siyasi arenada yeni krizlerin kapısını aralayacağı gibi, günümüzde iktidara gelmek isteyen muhalefet partilerinin de daha sert politikalar izleyeceğine işaret ediyor. Almanya'nın gelecekteki yöneliminin nasıl şekilleneceği ise önümüzdeki dönemdeki erken seçimlerle belirlenecek.