Ekim sonu itibarıyla Türkiye ekonomisinde görülen belirsizlikler üzerine bir değerlendirme yapılıyor. 2023 ve 2024 yılları arasındaki dönemde ekonomik daralma, iç talep ile birlikte belirgin bir şekilde ortaya çıkarken, sanayi üretiminin azalması da bu tabloyu pekiştiriyor. Sanayi üretimindeki yıllık %3,1’lik azalma, ekonomik daralmanın sanayi üzerinde de etkili olduğunu gösteriyor.Özellikle Gayrisafi Yurtiçi Hasıla verileri, ikinci ve üçüncü çeyreklerde %0,2 oranında küçülme yaşandığını ortaya koydu. Bu duruma, 2018’deki döviz krizi sonrası yaşananları hatırlatan benzerlikler ekleniyor; yerel seçimlerin yaklaşması ve muhalefetin güçlenmesi, ekonomik sıkıntıların ortamını etkiliyor.Büyüme verilerine bakıldığında, iç talebin katkısının önemli ölçüde azaldığı, ancak net ihracatın büyümeye katkısının artırdığı görülüyor. Özellikle Türk lirasının değer kaybı karşısında ithalatın düşmesi ile cari fazlaya ulaşılması, ekonominin genel dinamiklerinde bir tezat yaratıyor.Ancak işsizlik oranı %8,8’de sabit kalıyor. Bu durum, ekonominin durumu ile işgücü piyasası arasındaki ilişkiyi sorgulanır hale getiriyor. Geniş tanımlı işsizlik oranları ise, kriz sürecinin daha sade bir yansımasını veriyor; atıl işgücü oranı %27,6’ya çıkarken, zamana bağlı işsizlik %18,5 seviyesine ulaşıyor.Enflasyonla mücadele adına uygulanan Şimşek Programı'nın etkileri de gözlemleniyor. Faiz artışları, reel ücretlerin baskılanması ve TL’nin değer kazanması hedeflenirken, bu önlemlerin yeterli olup olmayacağı hala belirsiz.2024, ekonomik istikrarın sağlanması için kritik bir aşama olacak. Şimşek Programı’nın getirileri ve olası ekonomik sonuçları, 2025 yılında daha net bir şekilde görülebilecektir.