2024 yılı, dünya genelinde barışın hâkim olduğu bir dönem olmaktan uzak kaldı. Eğer bazı iddialara göre III. Dünya Savaşı zaten çoktan başlamışsa, bu yılın birçok insanın hayatında kalıcı izler bırakmış olabileceği söylenebilir. Savaşın coğrafyası genişlerken, yeni cephelerin açılmasıyla birlikte çatışmaların şiddeti arttı.
Özellikle, Ukrayna, Batı ülkelerinden aldığı uzun menzilli füzelerle Rusya'nın derinliklerine saldırılar düzenlerken, Rusya da ses hızının on katına ulaşan yeni füzelerini devreye aldı. NATO, genişleme sürecine devam ederken, güvenlik alanındaki tatbikatlar arttı. Orta Doğu'da ise Gazze'nin sağlık altyapısına yapılan saldırılar dikkat çekti.
Bu gelişmelere bakıldığında, 1996 yılının kritik bir dönüm noktası olduğu anlaşılıyor. O yıl, ABD Kongresi'nin NATO'nun doğuya genişlemesini destekleyen yasa tasarısını kabul etmesi, Doğu Avrupa'daki demokratik değişimlerin ardından yeni bir gerilimin temellerini attı. Bu yasa ile Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan gibi ülkelerin NATO'ya katılım süreci hızlandı.
Zamanla, Rusya'nın NATO ile olan ilişkileri gerilmeye başladı. Eski Sovyet ülkelerinin NATO'ya katılması, Putin yönetiminin karşıt bir tavır geliştirmesine neden oldu. 1996'daki seçimlerin gölgesinde, dünya üzerindeki siyasi ve askeri dengeler giderek değişti.
Bugün yaşanan çatışmalar ve karmaşa, geriye doğru uzanan bir tarihsel sürecin sonucu olarak değerlendiriliyor. Artık dünya, otokrasi ve demokratik değerlere dair büyük bir çatışmanın ortasında bulunuyor. 2025 yılı, umarız ki bu savaş dinamiklerini sorgulamanın ve daha barışçıl bir yaklaşımın başlangıcı olur.