1962 yılında Fransa’nın Charonne caddesinde yaşanan katliam, devlet şiddetinin acı bir örneğidir. 8 Şubat’ta, savaşa karşı düzenlenen protestoda, Fransız polisinin müdahalesiyle dokuz kişi hayatını kaybetmiş ve bu olay, kamu tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Bu katliam, sadece bir protesto değil, aynı zamanda faşist OAS örgütüne karşı bir duruş sergilemek amacı taşıyordu. Ayrıca, birkaç ay önce 17 Ekim 1961’de Paris’te yaşanan Cezayirli göstericilere yönelik polis saldırısı ile birlikte, Fransa’nın bağımsızlık sonrası dönemdeki devlet şiddetinin yüzünü ortaya çıkarmaktadır.
Tarihçi Alain Dewerpe’nin çalışması, Charonne olayının arka planını irdeleyerek, devlet şiddetinin nasıl meşrulaştırıldığını ve normalleştirildiğini gözler önüne seriyor. Dewerpe, olayların Arap Baharı’ndaki sömürgeci tarih ve zihniyetle şekillendiğini vurgularken, katliamın kurbanlarının simgesel önemini de ele alıyor.
Benzer bir acı hikaye 2011’de Türkiye’nin Roboski köyünde de yaşandı. Burada yaşanan katliam, devlete ait hava operasyonları sırasında 34 sivilin hayatını kaybetmesi ile sonuçlandı. İki olay arasındaki benzerlikler, devlet şiddetinin hedef aldığı sivil hayatlar üzerindeki etkisi ve hükümetlerin olayları örtbas etme çabaları ile devam ediyor. Her iki devlet, başlangıçta katliamları meşrulaştırmaya çalıştı ve benzer retoriklerle olayı savunmayı tercih etti.
Charonne ve Roboski, farklı coğrafyalarda ve zaman dilimlerinde olmakla birlikte, devlet şiddetinin karanlık yüzünü açığa çıkaran benzer hikayelerdir. Bir katlima giden bu iki yol, tarihin derinliklerinde aynı temele dayanmakta ve insanlık adına büyük bir utanç kaynağı olmaktadır. Her iki olay da, toplumsal hafızada derin izler bırakarak devamlı bir adalet arayışını körüklemektedir.
Tarihçi Alain Dewerpe’nin çalışması, Charonne olayının arka planını irdeleyerek, devlet şiddetinin nasıl meşrulaştırıldığını ve normalleştirildiğini gözler önüne seriyor. Dewerpe, olayların Arap Baharı’ndaki sömürgeci tarih ve zihniyetle şekillendiğini vurgularken, katliamın kurbanlarının simgesel önemini de ele alıyor.
Benzer bir acı hikaye 2011’de Türkiye’nin Roboski köyünde de yaşandı. Burada yaşanan katliam, devlete ait hava operasyonları sırasında 34 sivilin hayatını kaybetmesi ile sonuçlandı. İki olay arasındaki benzerlikler, devlet şiddetinin hedef aldığı sivil hayatlar üzerindeki etkisi ve hükümetlerin olayları örtbas etme çabaları ile devam ediyor. Her iki devlet, başlangıçta katliamları meşrulaştırmaya çalıştı ve benzer retoriklerle olayı savunmayı tercih etti.
Charonne ve Roboski, farklı coğrafyalarda ve zaman dilimlerinde olmakla birlikte, devlet şiddetinin karanlık yüzünü açığa çıkaran benzer hikayelerdir. Bir katlima giden bu iki yol, tarihin derinliklerinde aynı temele dayanmakta ve insanlık adına büyük bir utanç kaynağı olmaktadır. Her iki olay da, toplumsal hafızada derin izler bırakarak devamlı bir adalet arayışını körüklemektedir.